dünya dört sütun üzerinde durmaktadır

Silindirikbir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği 6 adet kenar sütun üzerinde durmaktadır. Güneydoğuya açılan tek kapısı bulunan kilisenin sekizgen kubbesinin her köşesinde birer pencere mevcuttur. Antik yazarlardan Vitrivius böyle söylüyor. Romalı tarihci Plinius’a göre pteron kare şeklindeydi ve çevresinde 36 tane ion stili sütun vardı. Her sütun arasında bir heykel dikiliydi. Pterondaki kabartmalar Amazonlarla Yunanlıların savaşını gösteriyordu. Pteron üzerinde yirmi basamaklı bir piramit vardı. Marshall Wood tarafından yapılan Kraliçe Victoria heykeli, 300 özel küratör tarafından seçilen 600.000 eşya koleksiyonunun üzerinde durmaktadır. Amerikan Kongre Kütüphanesi, Washington, D.C. 25. Amerikan Kongre Kütüphanesi, Washington, D.C. kütüphane arşivinde fiziki olarak mevcut olup bu rakama mütevazi bir katkı yapmaktadır. Dikilitaşda dünya döndükçe İstanbul’un başına neler geleceğini gösteren resimlerle süslenip tılsımlanmış olduğuna inanılan bir anıt. Özellikle Bizanslılar, İstanbul’un dört bir yanını Roma ve Mısır’dan getirilen dikilitaşlarla donattı. İstanbul’un en yaşlı anıtı sayılan I. Theodosius Sütunu, (Firavun 3. Bellapais manastırı bir kapı ve ön avlu ile başlar. Kapının kulesi daha sonra yapıya eklenmiş. Avlunun öteki ucundaki kilise, manastırın en iyi korunan yapısıdır. Manastırın ortasında çevresi sütunlu bir avlu bulunmaktadır. Bir köşede üst üste duran iki mermer lahit, bir zamanlar rahiplere lavabo vazifesi görmüş. my roommate is a gumiho sub indo drakorindo. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Kültür Portalı’ web sayfasından Görülmesi Gereken 11 Lahit’i belirledi. Ülkemizdeki müzelerde dünyaca ünlü örnekleri bulunan bu ihtişamlı eserler yaşamın, tarihin ve sanatın ölümsüz detaylarını betimliyor... İşte Türkiye'de görülmesi gereken, bakanlığın seçtiği 11 lahit...• 13 Temmuz 2022 - 0919 • Son Güncelleme 13 Temmuz 2022 - 0919• 13 Temmuz 2022 - 0919 • Son Güncelleme 13 Temmuz 2022 - 09191Ölen kişinin bedeninin yakılması sonucu küllerinin koyulduğu taş, ahşap, pişmiş toprak ya da çeşitli madenlerden yapılan ve üstü bir kapakla örtülen sandukalara lahit deniliyor. Bir mezar tipi olan lahit, genellikle sanduka ve kapak kısmında çeşitli siyasi ve dini anlatıların yer aldığı sanatsal motiflerle süslenir. Lahdin yapı malzemesi döneminin koşullarına ve ait olduğu kişinin statüsüne göre farklıklar gösterir. Ülkemizdeki müzelerde dünyaca ünlü örnekleri bulunan bu ihtişamlı eserler yaşamın, tarihin ve sanatın ölümsüz detaylarını betimliyor... 2Sidamara Lahdi - İstanbul Arkeoloji Müzeleri Sidamara Lahdi, Konya-Ereğli Karaman yolu üzerindeki Ambar köyünde bulunmuş ve 1901 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirilmiştir. Eski adı Sidamara olan köyde bulunduğu için Sidamara ismiyle anılan ve MS 2-3. yüzyıla ait lahit, 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak mermerden yapılan lahit, kapak ve sandukadan oluşmaktadır. Kapağın üstünde lahdin ait olduğu düşünülen kişi ve eşi yarı uzanmış şekilde tasvir edilmiş olup bu iki figürün ayak ve başuçlarında iki eros bulunmaktadır. Kapağın frizindeyse genellikle kabartmalarla bezeli arşitrav ve korniş arasında yer alan yatay dizi, kuşak erosların aslan, ayı ve panter gibi hayvanlarla birlikte yaptığı mücadele tasvir ana sahnenin bulunduğu uzun yüzlerden birinde altı adet oluklu sütun, merkezde üçgen bir niş ve her iki yanda iki kemerli niş yer almaktadır. Nişler içine yumurtalar ve diş sırası bulunan bitkisel motifler oyularak işlenmiştir. Bu süsleme, nişlerin dışındaki ve yanlardaki alanları doldurmaktadır. Bu hafif karmaşık yapının ortasında, lahdin ait olduğu kişi sandalye üzerinde oturmuş ve bir filozof ya da şair gibi tasvir edilmiştir. Bu figürün sağ tarafında bulunan ve başı oturan figüre doğru dönmüş olan kişi ise olasılıkla ölen kişinin eşidir. Diğer tarafta ise tanrıça Artemis kıyafetiyle tasvir edilmiş genç kız figürünün ölen kişinin kızı olduğu düşünülmektedir. Sahnenin iki ucunda, köşelerde, bir ellerinde mızrak diğer ellerinde at dizgini tutan figürler ise dioskurlardır Antik Yunan ve Roma mitolojisinde Tanrıça Leda'nın biri Tyndareus diğeri Tanrı Zeus'tan olan ikiz çocukları.5Sandukanın diğer uzun yüzünde bir av sahnesi tasvir edilmiştir. At üzerindeki beş genç adam çeşitli hayvanları avlamaktadır. Bu cephenin altında yer alan kısımdaysa genç erkekler eğitmenleri eşliğinde spor yaparlarken kısa yüzlerinin birinde nişin tam ortasında bir mezarın kapısı bulunmaktadır. Elinde bir kapta incir ve üzüm toplamış olarak görülen genç bir kadın sol tarafından kapıya yaklaşmaktadır. Karşı taraftaki adam da bir parşömen taşımaktadır. Lahdin diğer kısa yüzünde ise genç bir adam at üstünde köpeklerin de yardımıyla avlanırken Lahdi - Troya MüzesiAltıkulaç Lahdi veya Çan Lahdi Çanakkale'nin Çan İlçesine bağlı Altıkulaç köyünde bulunması nedeniyle bu şekilde de isimlendirilmiştir, boyalı mermer bir lahit olup MÖ 4. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir MÖ 400-375. Antik Troas bölgesinin güneydoğusunda Çanakkale Çan İlçesindeki Çingenetepe Tümülüsündeki bir mezar odasında 1998 yılında lahdin üzerindeki boyalı sahneler çok iyi korunduğu için eser büyük bir önem taşımaktadır. Lahdin MÖ 5. yüzyılın sonlarında burada hüküm süren Anadolulu bir hanedan için yaptırılmış olduğu düşünülmektedir. Anadolu’da Perslerin gelmesi ile birlikte hakim olan sanat anlayışını en iyi gösteren nadir örneklerden uzun ön yüzü ortada betimlenen bir ağaç figürü ile ikiye bölünmüş vaziyettedir. Sahnenin sağında bir domuz avı sahnesi işlenmiştir. Atlı figür mızrağıyla bir domuzu avlarken av köpekleri de mücadeleye katılmış biçimde verilmiştir. Alçak kabartma verilen figürler ve fon tamamen boyanmıştır. Boya olarak kırmızı, yeşil, siyah ve açık sarı renkler kullanılmıştır. Domuz, pelerin ve eyer örtüsünün süsleri, atın kuyruğundaki kurdele ve atın toynakları kırmızı; ağaç, geyikler, atlar, köpekler ve giysiler sarı; domuzun sırt tüyleri siyah ve fon yeşil olarak solunda ise bir geyik avı sahnesi yer alır. Mızraklı atlı figür geyiği avlarken arka planda betimlenen geyiklerin kaçmaya çalışması canlı bir şekilde verilmiştir. Sahnenin en solundaki atlı figür, önce kabartma olarak işlenmiş sonradan silinmiştir. Lahdin bu kısmı kaçak kazılar sırasında en çok zarar gören bölümdür. Savaş betimlemeli kısa yüzdeki sahnede zırhlı bir atlı süvari elindeki mızrağı karşısındaki düşman askerine saplamak üzereyken tasvir edilmiştir. Zırhlı figürün giyim kuşamı ile Persli bir komutan olduğu, mızrakladığı kişi ve sol arkasındaki kişinin de Yunanlı askerler olduğu şeklinde görüşler vardır. Atlı süvari betimlemesinin lahdin sahibine ait olduğu düşünülmektedir. Lahdin, sahneye boyut kazandırmak amacıyla boyandığı görülmektedir. Mavi arkaplanı üzerine işlenen ağaç betimlemesi sahnenin dışına kadar taşmıştır. Ağacın üstünde yine sahnenin dışında işlenmiş yırtıcı bir kuş figürü ile sahne Lahdi - İstanbul Arkeoloji Müzeleriİskender Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’daki Sidon Sayda Kral Nekropolisi’nde gerçekleştirdiği kazılarda bulunmuştur. Kapak ve sanduka kısmı olmak üzere iki kısımdan oluşan lahit, pentelikon mermerinden yapılmıştır. MÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen lahdin, Büyük İskender’e değil Sidon Krallarından Abdolonymos’a ait olduğu düşünülür. İskender’in İssos Savaşında Pers Kralı III. Darius’u mağlup etmesi sonucu kendisine Sidon kapıları açılmış ve Sidon’a geldiğinde Abdolonymos’u Sidon Kralı olarak tayin etmiştir. Bu durumun anısından ötürü Kral Abdolonymos'un kendi lahdi üzerinde Büyük İskender’e ve İssos Savaşı’ndan bir kesite yer verdiği bir uzun cephesinde Yunan ve Pers askerleri birbirlerine karşı savaş halinde betimlenmiştir. Sahnenin en solunda, lahde adını veren at üzerindeki figürün, aslan postu giymesinden ötürü, Büyük İskender olduğu anlaşılmaktadır. Hareket halinin oldukça başarılı bir şekilde işlendiği bu sahnedeki tasvirin, MÖ 333 yılında Büyük İskender’in Pers kralı III. Darius’u mağlup ettiği İssos Savaşı’ndan bir sahne olduğu kısa cephesindeki alınlıklardan birinde tümünün Yunan askerleri olduğu düşünülen figürlerin birbirleriyle savaş halinde olduğu sahnede, İskender’in komutanlarından Perdikkas’ın katledilmesi tasvir edilir. Diğer kısa yüzde ise Yunan ve Persler arasındaki çatışmalardan bir sahne yer almaktadır. Sandukanın diğer uzun cephesindeki sahnede, Yunan, Pers askerler ve avcılar bir arada aslan ve geyik avlamaktadırlar. Sandukanın diğer yüzündeki savaş sahnesine göre daha az figürün yer aldığı bu cephede figür hareketliliği daha durağandır ve diğer cephedeki kurgunun aksine ana karakterler sahnenin ortasına yerleştirilmiştir. Aslana darbe indiren merkezdeki iki Pers figüründen soldakinin Sidon Kralı Abdolonymos olduğu düşünülürken at üzerinde ona yardıma gelen figür ise Büyük İskender’dir. Renk paleti oldukça iyi bir kimyasal bileşim içeren, zamana karşı dirençli mor, kırmızı, sarı, mavi, kızıl kahve ve eflatun renklerden oluşan İskender Lahdi, yapım tekniği ve sanat kalitesi açısından önemli lahitler arasında Lahdi - Konya Arkeoloji Müzesi 1958 yılında Beyşehir Yunuslar’da Pappa Antik Kenti bir inşaat yapımı esnasında açığa çıkan lahit, Anadolu'da şimdiye kadar bulunmuş, yüksek kabartma tekniğinde yapılan Herakles lahitlerinin en iyi örneğidir. Pappa Antik Kenti ileri gelenlerinden birine ait olan lahdin sandukasının bir dar yüzünde ölen kişi, diğer üç yüzünde ise Herakles’in on iki işi mitolojisi en ince detayına kadar sırasıyla, Nemea arslanını öldürmesi ve postunu sırtında taşıması, dokuz başlı su yılanını Hydra/Lerna Ejderi öldürmesi, Keryneia'daki geyiği ve Erymanthos dağındaki yabani domuzu yakalaması, tüylerini ok gibi fırlatan kuşları Stymphalia/Stymfalides Gölü Kuşları yakalaması, Elis Kralı Augeias'a ait ahırı temizlemesi, Girit'teki yabani boğayı ve Trakya Kralı Diomedes'a ait hırçın atları yulara vurması, Amazonlar kraliçesi Hippolyte ait kemeri alması, Geryoneus’un sürülerini getirmesi, Cerberus adlı köpeği yer altından çıkarması ve Hesperid'lere ait elmaları alması gibi işler gayet ustalıkla ve bütün incelikleriyle tasvir Kadınlar Lahdi - İstanbul Arkeoloji Müzeleri Ağlayan Kadınlar Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Lahit üzerindeki ikonografik sahne nedeniyle Ağlayan Kadınlar olarak isimlendirilmiştir. Yaklaşık MÖ 350 yıllarına tarihlenen lahdin, Klasik Dönem Yunan stilinde üretilmiş olduğu ve Atina veya Rodos atölyelerinde üretildikten sonra Sidon’a getirildiği düşünülür. Tüm yüzlerine toplam on sekiz İon düzeni sütun arasında, çeşitli şekillerde tasvir edilmiş, yas tutan kadınlar kadınların Mezopotamya ve çevre kültürlerinde karşımıza çıkan yas tutan kadınlar olabileceği gibi, mezar sahibinin ailesinden bireyler veya eşlerini tasvir ettiği yönünde görüşler bulunur. Lahdin İon düzeninde peripteros planlı bir Yunan anıt binasını örnek aldığı ve buna uygun biçimde orantılı olarak küçültülmüş bir model olduğu bilimsel araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Kapağında görülen sahneler ise Pers kültürüne özgü bir cenaze seremonisini anlatır. Lahdin üzerinde görülen bazı boya izleri mavi ve kırmızı tonlarında boyanmış olduğunu göstermektedir. Lahdin zevk ve eğlenceye düşkün bir insan olduğu söylenen Sidon Kralı Straton’a MÖ 374-358 ait olduğu konusunda bazı görüşler var olsa da buluntuların yetersizliği ve herhangi bir yazıt içermemesi nedeniyle bu konuda net bir şey söylemek mümkün Lahdi - Adana Müzesi Akhilleus Lahdi, Attika olarak adlandırılan savaş sahnelerinin anlatıldığı 2. Grup Akhilleus Lahitlerine örnektir. Lahdin dört cephesinin köşe bölümleri plasterlerle sınırlandırılmıştır. Torre Nova Küçük Asya Lahitleri grubuna giren bu lahit, Geç Antoninler Dönemi özelliklerini ön ve yan yüzündeki tasvirlerde, Homeros’un İlyada Destanında yer alan Truva Savaşına atıfta bulunularak; Akhilleus’un yakın arkadaşı Patroklos’un öldürülmesinden duyduğu acı ve öfkeyle, Hektor’un cesedini günlerce yerde sürükletmesi, Hektor’un babası Priamus’un oğlunun cesedini istemek üzere diz çökerek yalvarışı ve Akhilleus’un arkaya doğru çevirdiği yüzündeki üzüntülü hal betimlenmiştir. Lahdin ana cepheden bakıldığında sağ tarafında kalan kısa yüzünde ise ölü yatağına yatırılmış Patroklos, onun hemen yanı başında üzgün halde başı öne eğik Akhilleus, arka planda Patroklos’a belki de ağıt yakan Briseis ve arka kısımda da Patroklos’un ölü suyunu döken genç erkek hizmetkâr Botiane Demetria Lahdi - Antalya MüzesiAurelia Botiane Demetria, MS 2. yüzyılda Perge’de yaşamış, kentin ileri gelen yurttaşlarından, olasılıkla hububat deposu yöneticiliğini üstlenen kişidir. Aurelia Botiane Demetria Lahdi, 1997 yılında Perge Batı Nekropolisi’nden kaçakçılar tarafından çıkarılmış ve satılmak üzereyken güvenlik güçlerince ele geçirilmiştir. 21Eser, “Sütunlu Küçük Asya Lahitleri” grubuna bir örnektir. Üç yanı sütunlarla bölünmüş olan lahdin kapağı kline şeklindedir. Kline Antik Yunan'da dikdörtgen formlu ve dört ayaklı divan ya da sedir benzeri bir tür mobilya üzerine karı ve koca yan yana uzanmıştır. Lahdin sahibi olan kadının yüzü portre olarak işlenmiş ancak erkeğin başı işlenmemiştir. Bunun sebebi, erkeğin defnedilmemiş olması veya defnedilmiş olsa bile başının işlenmesi için zaman ya da paranın yeterli olmamasıdır. Kline, bitkisel bezemelerle süslüdür. Klinenin ön kısmında ellerinde birer kuş tutan Eroslar, bir at başı ve aslan bulunmaktadır. 22Lahdin ilk kullanımından sonra, geç dönemlerde de kullanıldığı, üzerindeki Eski Yunanca yazıtlardan anlaşılmaktadır. Uzun kenarda bulunan yazıtta “Ben Aurelia Botiane Demetria, bu lahdi kendim için yaptırdım, oraya sadece kendi cesedimin gömülmesini ve ölümümün hemen ardından lahdin varislerim tarafından demir ve kurşunla kapatılmasını istiyorum.” kısa kenarında bulunan yazıtta ise “Aurelia Demetria’nın Aurelius Demetrianus’un; Aurelius Eutyches’in, Aurelia Theodora’nın anısına.” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Lahdin uzun yüzünde figürler yivli sütunlar arasında sıralanmaktadır. Sol kenarda bir kadın, sağ kenarda bir erkek oturmuş biçimde tasvir edilmiştir. Kadın figürü elini çenesine götürmüş yas tutmakta, erkek figürü ise elindeki ruloyu okumaktadır. Oturan kadının önündeki erkek figürü, sağ elinin işaret ve orta parmakları açık, yüzük ve serçe parmakları kapalı, başparmak da işaret parmağına bitişik olarak gestus dostluk işareti yapmaktadır. Ortadaki genç erkek figürünün sağında bir kadın ayakta durmaktadırlar. Bu yandaki figürler, ellerindeki rulolar, giyimleri ve duruşlarıyla lahit sahiplerinin yaşamları sırasında bilgeliğini ya da bilgeliğe ve sanata olan ilgilerini kısa yan yüzünün ortasında öteki dünyayı simgeleyen iki kanatlı kapı yer alır. Kapının önünde üzeri meyvelerle dolu bir sunak bulunmaktadır. Kapının solunda elinde rulo tutan bir erkek figürü, sağında ise yas tutan bir kadın figürü mezara bekçilik diğer uzun yüzünde ise Homeros’un İlyada’sında anlatılan Troia Savaşında, Troialılar ile Akhalar arasında geçen üç olayı anlatan sahneler yer almaktadır. Sahneler soldan sağa doğru sırasıyla Akhilleus’un diz çökmüş olan Thersithes’i saçlarından tutarak yumruklaması betimlenmiştir. Orta kısımda bulunan sahnede Aphrodite’nin, yenilmek üzere olan Paris’i, bir buluta sararak savaş meydanından kaçırması anlatılmaktadır. Lahdin en sağında bulunan sahnede ise Patroklos’un cesedinin Menelaos tarafından taşınması betimlenmiştir. Troia Savaşı sırasında Akhilleus’un zırhını giyerek savaşan Patroklos, Hektor tarafından öldürülür. Troialılar cesedi soyarak Akhileus’un tanrısal zırhını alırlar. Patroklos’un cesedinin çevresinde Troialılar ve Akhalar arasında amansız bir mücadele yaşanır. Dostunun ölüm haberini alan Akhilleus, çıkardığı müthiş bir nara eşliğinde silahsız olarak çarpışmanın ortasına atılır. Bu korkunç sesi duyan Troialılar cesedi bırakarak kaçarlar. Menelaos da cesedi savaş alanından Lahdi - İstanbul Arkeoloji Müzeleri Likya Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Sidon’daki kraliyet soyundan gelen yöneticilerden birine ait olduğu düşünülen lahdin kime ait olduğu bilinmemektedir. Kapak ve sanduka olmak üzere iki kısımdan oluşan lahit, paros mermerinden yapılmıştır. Ters tekne formundaki kapağın bir yüzünde yüz yüze bir erkek ve bir dişi grifon genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratık yer alır. Her ikisi de üçer pençesini kaldırmış, bir bacağı üzerinde diğer cephesindeki tympanondaysa sırt sırta duran iki sfenks Yunan mitolojisinde efsanevi bir canavar yer almaktadır. Kapağın alınlıklarındaki akroterler içine yerleştirilmiş iki akantus Yunan mimarisinde sütun başlarını süslemek üzere kullanılan bir bitki figürü ve palmet süslemesi ile dört köşesine yerleştirilmiş ağzı açık şekilde aslanlar uzun yüzlerinden birinde yaban domuzu avı betimlenmiştir; atlara binmiş iki ve üç kişilik iki gruba ayrılmış beş avcı bir yaban domuzunu öldürmeye çalışmaktadır. Atların ayakları yükseltilerek hareket duygusu vurgulanmış, avcıların sağ kolları mızraklarıyla avlarına nişan almak üzereyken diğer uzun cephesinde bir aslan avı tasvir edilmiştir. İki arabaya binmiş dört genç avcı, vahşi hayvanı öldürmeye çalışmaktadır. MÖ 5. yüzyıla tarihlendirilen lahit, Sidon Kral Nekropolü’nden çıkarılmış olsa da form olarak Anadolu Likya mezar anıtlarıyla olan benzerliğinden ötürü bu isimle Lahit - Side Müzesi Eroslu Lahit, 1947 - 1966 yılları arasında Side Antik Kenti Doğu Nekropol kazısında, kısmen ayakta duran bir anıtmezarın içinde bulunmuştur. Her yönünde Erosların tasvir edildiği önemli lahitler arasında gösterilmektedir. Teknenin dört tarafında meanderlerla geometrik kıvrımlar yapan şerit biçiminde bir süsleme motifi süslü alçak bir kaide üzerinde oldukça yüksek bir kabartma şeklinde işlenmiş kanatlı Eroslar ayakta durmakta, meyva taşımakta, içki içmekte ve sarhoş olarak birbirine Nikeler zafer tanrıçası sağ ellerinde bir çelenk, sol ellerinde hurma dalı tutarak ayakta durmaktadır. Çeşitli silmelerle çerçevelenmiş ve köşelerinde akroterlerle figüratif ya da bitkisel bezemeli süsler süslenmiş olan alınlıkların içinde bir tarafta medusa başı diğer tarafta yuvarlak bir kalkan kabartması tekniği cilalı dış satıhlar, burgu delikleri ve üslubu bakımından söz konusu lahit MS 2. yüzyılın son yarısına tarihlendirilmektedir. 33Erosların lahitdeki tasvirleri, Roma İmparatorluk Döneminde oldukça geniş bir alana yayılmış Dionysos mitleri ve ölümden sonra başka bir dünyada yaşama ümitleri ile Lahdi - Antalya Müzesi Dionysiak Lahdi, Perge Batı Nekropolisi’ndeki M9 kodlu mezar yapısının ikinci katında 2003 yılı kazılarında bulunmuştur. Pentelikon mermerinden yapılmış olan lahdin üzerinde ölü portreleri bulunan klineli bir kapağı vardır. Teknesinde ise Dionysos ve onunla ilgili figürlerin bulunduğu bir frize sahiptir. Portre ve üslup özellikleri ile benzerleri göz önünde bulundurulursa lahit, MS 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilebilir. Gerek tekne tipi, gerek kapak özellikleri ve gerekse malzemesi ile Attika atölyesi özellikleri cephesini oluşturan ön yüzde İlyada’da geçen bir mitosun betimi bulunmaktadır. Çeşitli versiyonları olan mitos şöyledir Dionysos, Hindistan’a giderken Thrakia’dan geçmek ister; ancak Thrak Maionları’nın Kralı Lykourgos buna izin vermez. Kral Bakkhalar ve Satirleri esir eder. Bunun üzerine Dionysos Thetis’e sığınır. Lykourgos’un bu hakaretini tanrı bizzat kendi cezalandırır. Lykourgos’u delirtir ve asma kütüğü zannettiği kendi oğlunu öldürmesini sağlar. Ancak ceza bununla da sona ermez. Bir süre sonra kıtlık baş gösterir, bunun sonucunda Lykourgos, Paggeia ya da Pangaion Dağı’nda el ve ayaklarından dört ata bağlanarak bilgiler ışığında frizin seyirciye göre solunda yer alan çifte baltasıyla saldırı halinde betimlenmiş figür Lykourgos’tur. Lahdin merkezindeki merkez figürü olarak nitelendirilebilecek thrysos Dionysos’un simgesi, ucunda çam kozalağı etrafı asma dallarıyla sarılı bir asa tutan, sakallı figür ise Silenos’tur. Ön yüzde yer alan üçüncü mitolojik figür Aphrodite’dir. Önemli bir diğer betim de sağ köşe figürüdür. Burada ayakta duran yarı çıplak erkek, beline sardığı nebrisi, çizmeleri ve önünde duran panteri ile Dionysos’tur. Sahnede yer alan diğer figürler ise Dionysos alayında yer alan Satyr Antik Yunan mitolojisinde yer alan yarı keçi yarı insan şeklindeki varlık ve Maenadlardır kendilerini Dionysos’a adamış kadınlar.37Lahdin kısa yüzlerinde Dionysos betimli lahitlerde sıklıkla görülen bağ bozumu sahnesi işlenmiştir. Söz konusu sahnede Satyr ve Maenadlar üzüm toplamaktadır. Lahdin kısa yüzlerindeki figürlerin belden aşağı korunagelmiştir. Üst kısımlar ise mezar soygununda tahrip edilmiştir. Lahdin arka yüzünde Dionysos alayındaki Satir ve Maenadların kendilerinden geçmeleri ekstasis sahnesi işlenmiştir. Kline üzerinde uzanmış olan erkek ve kadın portreleri lahdin sahibi olan karı kocayı Lahdi – Troya MüzesiPolyksena Lahdi, Çanakkale Kızöldün Tümülüsü’nde, 1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine yapılan kurtarma kazısında bulunmuştur. MÖ 6. yüzyıla ait olup Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneğidir. Uzun kenarlarından birinde, Troya Kralı Priamos ile kraliçe Hekabe’nin küçük kızları olan Polyksena’nın kurban edilmesi olayı betimlenmiştir. Bu nedenle eser Polyksena Lahdi olarak lahdinde bütün yüzlerdeki konular birbirleriyle bağlantılı olarak işlenmiş, ilk defa bir eser üzerinde birden fazla konuya yer verilmiş ve aynı zamanda lahit üzerinde 37 insan figürüne yer verilerek oldukça zengin bir betimleme oluşturulmuştur. Birinci uzun yüzde toplam on yedi tane kadın figürü tasvir edilmiştir. Frizde işlenen sahne merkezde, sırt sırta vermiş olan iki kadın figürü ile ikiye ayrılmaktadır. Sol taraftaki tasvirde, merkezde tahtta oturan bir kadın ve etrafında ona çeşitli hediyeler sunan refakatçiler bulunmaktadır. Frizin sağ tarafında ise sırasıyla aulos çift flütten oluşan nefesli bir çalgı ve kithara bir tür telli çalgı çalan iki müzisyen kadın, savaş dansı yapan iki çift kadın dansçı ve bir tane kastanyetle parmaklara takılarak çalınan bir çeşit çalpara dans eden dansçı kadın ile en sağda üç tane dans eden kadından kısa yüzdeki tasvir Polyksena'nın annesi Hekabe ile vedalaşması olarak yorumlanmaktadır. Lahidin ikinci uzun yüzünde, Akhilleus’un mezarı önünde, Hekabe ve Priamos’un kızı Polyksena’nın kurban edilişi konusu sağ tarafında, genç kızın kurban edilişi sırasında onu zaptetmeye çalışan Yunanlı savaşçılar betimlenmiştir. Kızı taşıyanlar Aias, Antiphates, Apmhilokhos, elinde kılıç ile babası ve Achilleus’un mezarı önünde kurbanı gerçekleştiren ise Neutolemos görülüyor. Sahnenin sol tarafında ise ölen kız için yas tutan, başta Hekabe olmak üzere Troyalı kadınlar kısa yüz lahdin anlatımın sonundaki sahneyi betimlemektedir. Kızını kaybeden Hekabe, ağacın altına çömelmiş vaziyette yas tutmakta ve arkasındaki ayakta duran iki kadın figürü de yasa eşlik etmektedir. Tanım Bu makaleyi dinleyin Trajan SütunuMark Cartwright CC BY-NC-SA MS 113 yılında dikilen Trajan Sütunu, Roma’da Trajan Forumu’nda yer alır ve Roma İmparatoru Trajan'ın Dacia'daki iki askeri harekatını gösteren kabartmalarla süslenmiş bir hatıra anıtıdır. Bu tür anıtların ilkiydi ve aynı zamanda Roma ordusu hakkında paha biçilemez bir bilgi kaynağıdır. Bu sütun Roma'nın askeri zaferleri ve Roma liderlerini kutlamak için inşa edilen anıtsal mimariye olan sevgisinin kalıcı bir kanıtıdır. Sütun 38 metre 125 fit yüksekliğindedir ve İtalyan beyaz mermerinden yapılmış 19 adet silindirik tamburdan oluşmaktadır. Sütun 8 blokluk bir temel üzerinde yer alır ve tepesinde iki blokluk heykel tabanı vardır. İlk yapıldığında, üst kaidede Trajan'a ait 4,8 metrelik 16 fit bir bronz heykel yer almaktaydı ancak bu heykel MS 1588 yılında Aziz Petrus heykeliyle değiştirilmiştir. Sütun büyük olasılıkla Trajan'ın mimarı Şam’lı Apollodoros tarafından imparatorun yaklaşık MS 101-2 ve MS 105-6'daki Dacia harekatlarındaki zaferleri anısına tasarlanmıştır. İmparatorun MS 117'de ölümü üzerine külleri sütunun temellerine gömülmüştür. SÜTUN VE SPİRAL ANLATI KABARTMALARI, ROMA ORDUSU İLE İLGİLİ PAHA BİÇİLMEZ BİR BİLGİ KAYNAĞIDIR. Düzensiz perspektif ve sütunun etrafında dönen alçak kabartmayla oyulmuş fazla figürün varlığı, Trajan'ın kendisinin orduya liderlik etmek, mahkumları yargılamak, savaş konseyleri düzenlemek gibi birçok farklı durumda bulunduğu Dacia'daki harekatından 155 kilit sahnenin 200 m uzunluğunda canlı bir anlatımını oluşturmaktadır. Tabandan başlayan iki sefere ait olan anlatımlar, büyük olayların yaklaşık kronolojisinde sunulur ve her harekat kalkan ve zafer kupaları olan bir sahne ile ayrılır. Sütundaki çoğu bireysel sahne birbiriyle karışır, ancak bazen sahneler, anlatı sahnesinin değişimini gösteren kayalar, ağaçlar ve hatta binalar gibi manzara özellikleriyle ayrılır. Figürler genellikle gerçek boyutların üçte ikisi kadardır ve perspektif, sahneleri izleyiciye doğru eğilmiş gibi temsil ederek elde edilir ve bu da arka plandaki figürlerin ön plandaki figürlerin üzerinde gösterilmesiyle sonuçlanır. Rölyefler orijinal olarak renkli olarak boyanmıştır ve bunun izleri MS 18. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Trajan Forumu'nda dikilen sütunun üzerindeki heykel, sütunun her iki yanında bulunan iki kütüphanelerinden –birisi Latin, diğeri Yunan- bakıldığında çok daha iyi görünmekteydi. Trajan Sütunu DetayMark Cartwright CC BY-NC-SA Sütun, kabartma heykel de taşıyan bir kaide üzerinde durmaktadır ve bu kez Dacia’lılardan ele geçirilen zırh ve silahları ile zafer çelenkleri taşıyan dört İmparatorluk kartalını göstermektedir. Kaidenin güneydoğu tarafında ayrıca, anıtın MS 113 yılında Roma Senatosu ve Halkı SPQR tarafından Trajan onuruna adandığını belirtmek için 10 cm yüksekliğinde büyük harfler kullanılarak yazılmış uzun bir yazıt vardır. Yazıtta ayrıca heykelin etrafındaki alanın, sütunun kendisi ve genel olarak Trajan Forumu gibi büyük eserler için nasıl düzenlendiği de gösterilmektedir. Bu, aslında bir seyir platformu olarak hizmet veren sütun aracılığıyla sağlandı. Kaidede bulunan bir kapı, üst platform kaidesine çıkmak için sütun içinde bulunan sarmal merdivenlere geçişi sağlar. Merdiven tamamen masif taştan oyulmuştur ve düzenli aralıklarla sütun içine yerleştirilmiş 40 küçük pencere ile aydınlatılmaktadır. Seyir platformu başlangıçta metal bir parmaklığa sahipti ve Roma'nın her yöne yayılmış muhteşem binalarını hayranlıkla seyredecek 15 kişiye kadar ağırlayabiliyordu. Sütun ve spiral anlatı heykeli, Roma ordusu hakkında paha biçilmez bir bilgi kaynağıdır ve silahların, zırhların, gemilerin, teçhizatın, askeri birliklerin, tıbbi tedavinin ve lojistiğin benzersiz ayrıntılarını ortaya koymaktadır. Sütun, propaganda sanatının bir güç göstergesidir ve sanatçılar, ayrıntıları doğru bir şekilde tasvir etmekle özellikle ilgilenmeseler bile, yine de birçok sahne başka kaynaklar tarafından desteklenmektedir ve pek çok temel bilgi, izleyicilerin çağdaş Roma'nın bilgi ve beklentileriyle kesinlikle uyuşmaktadır. Buna ek olarak, Roma döneminde bile ünlü olan ve Trajan'ın sikkelerinde de görünen sütun, daha sonraki Roma dönemlerinde, Orta Çağ'da ve hatta Napolyon'un Paris'teki Vendôme sütunu kadar yakın bir zamanda, İmparator'un askeri harekatlarını da anmak için MS 1806'da dikilen benzer hatıra anıtlarına ilham kaynağı olmuştur. Kaynakça Campbell, B. ed. The Oxford Handbook of Warfare in the Classical World. Oxford University Press, USA, 2013. Claridge, A. Rome. Oxford University Press, USA, 2010. Henig, M. A Handbook of Roman Art. Cornell Univ Pr, 1983. Hornblower, S. The Oxford Classical Dictionary. Oxford University Press, USA, 2012. Oleson, The Oxford Handbook of Engineering and Technology in the Classical World. Oxford University Press, USA, 2009. Wheeler, M. Roman Art and Architecture. Thames & Hudson, 1985. Çevirmen Hakkında Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi öğrencisidir. Seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi ve yeni insanlarla tanışmayı sever. Mitoloji ve arkeoloji ile de ilgilenmektedir. Boş zamanlarında yapboz yapmayı, çevrimiçi oyunlar oynamayı ve yürümeyi sever. Yazar Hakkında Mark İtalya'da yaşayan bir tarih yazarıdır. Özel ilgi sahaları çömlekçilik, mimarlık, dünya mitolojileri ve bütün medeniyetlerin paylaştığı ortak fikirleri keşfetmektir. Siyaset Felsefesi üzerine yüksek lisans yapmıştır ve WHE'de Yayın Direktörüdür. Bu Çalışmayı Alıntıla APA Style Cartwright, M. 2013, Haziran 08. Trajan Sütunu [Trajan's Column]. Ö. Güzelyurt, Çevirmen. World History Encyclopedia. alınmıştır Chicago Style Cartwright, Mark. "Trajan Sütunu." Çeviren Özlem Güzelyurt. World History Encyclopedia. Son düzenleme Haziran 08, 2013. MLA Stili Cartwright, Mark. "Trajan Sütunu." Çeviren Özlem Güzelyurt. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 08 Haz 2013. Web. 10 Ağu 2022. $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Adet Adet $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Birim 1 Birim $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Adet 1 Adet $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Adet 1 Adet $ / Takım Takım $ / Takım Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Birim Birim $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Adet 1 Adet $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım $ / Takım 1 Takım $ / Takım Takım Eyfel Kulesi, Paris'in en tanınmış mimari simgesidir. Bu yazımızda sizlere bu dünya harikası ve yapımı hakkında en ilginç gerçekleri Kulesi, Paris'in en tanınmış mimari simgesidir. Adını baş tasarımcı Gustave Eiffel'den almıştır, ancak Eiffel'in kendisi basitçe "300 metrelik kule" olarak sonra Paris'in sembolü haline gelen kule, 1889'da inşa edilmiş ve başlangıçta 1889 Paris Dünya Sergisi'nin giriş kemeri olarak hizmet veren geçici bir yapı olarak Kulesi, dünyanın en çok ziyaret edilen ücretli ve en çok fotoğraflanan cazibe merkezi olarak adlandırılıyor. 2007 yılında "Dünya Harikası" unvanına aday gösterildi ve "Dünyanın Yeni Yedi Harikası" yarışmasının finaline girdi Dünyanın Yeni Harikalarından bahsediyoruz burada ☛. Kulesi'nin tasarımı ve inşaatı hakkında1889 Dünya Sergisi Paris'te düzenlendi ve Fransız Devrimi'nin yüzüncü yılına denk gelecek şekilde zamanlandı. Paris şehir yönetimi, bir mimari yarışmaya katılma teklifiyle ünlü Fransız mühendislere başvurdu. Böyle bir yarışmada, ülkenin mühendislik ve teknolojik başarılarını görsel olarak gösteren bir yapının oluşturulması bir teklif dahil olmak üzere Gustave Eiffel'in mühendislik ofisine geldi. Eyfel'in kendisinin hazır bir fikri yoktu, ancak ertelenen projeleri karıştırırken, çalışanı Maurice Koechlen tarafından yapılmış yüksek bir kulenin eskizini buldu. Daha sonra başka bir çalışan, Emile Nougier, projenin sonuçlandırılmasında yer aldı. 300 metrelik demir kulenin çizimleri yarışmaya sunuldu. Daha önce, 18 Eylül 1884'te Gustave Eiffel, proje için çalışanlarıyla ortak bir patent aldı ve daha sonra onlardan münhasır haktan tasarımı dört kazanandan biri olduktan sonra, mühendis, orijinal tamamen mühendislik tasarım şeması ile dekoratif versiyon arasında bir uzlaşma bularak son değişiklikleri yaptı. Sonunda, komite Eyfel planına karar verir. Yarışmanın birincilik ödülünü kazanan Eiffel, coşkuyla haykırdı"Fransa 300 metre bayrak direğine sahip tek ülke olacak!"Ocak 1887'de Eyfel, eyalet ve Paris belediyesi, Eyfel'e kulenin 25 yıllık bir süre için işletme kiralamasının kişisel kullanım için verildiği bir anlaşma inşaat bütçesi 7,8 milyon franktı bunun 2,5 milyon frankı Eyfel'in kişisel fonlarıydı. Kule, sergi süresince karşılığını verdi ve müteakip işletmesi çok karlı bir iş haline Koechlin'in kulenin orijinal taslağı, 1884 yıl, iki ay ve beş günlük 28 Ocak 1887'den 31 Mart 1889'a kadar inşaat işi 300 işçi tarafından yapıldı. Montajı için 18038 milyon perçin kullanılan 2,5 metal parçanın tam boyutlarını gösteren son derece yüksek kaliteli çizimlerle rekor kıran inşaat süreleri zamanında tamamlamak için Eiffel, çoğunlukla prefabrik parçalar kullandı. Perçin delikleri, amaçlanan yerlerde önceden delinmişti ve 2,5 milyon perçinin üçte ikisi önceden kurulmuştu. Hazırlanan kirişlerin hiçbiri 3 tondan fazla ağırlığa sahip değildi, bu da metal parçaların istenilen yerlere kaldırılmasını çok kolaylaştırdı. Başlangıçta yüksek vinçler kullanılıyordu ve yapı yüksekliği onları aştığında, Eiffel tarafından özel olarak tasarlanan mobil vinçler işi inşası, Eiffel'in en büyük endişesi haline gelen, sürekli çalışmanın güvenlik sorunlarına özel dikkat gerektiriyordu. O dönem için önemli bir başarı olan inşaat çalışmaları sırasında ölümlü kaza bir gerçektirEyfel Kulesi başlangıçta geçici bir yapı olarak düşünülmüştü; Eyfel ile yapılan orijinal sözleşmede, kulenin inşaattan 20 yıl sonra söküleceği çarpıcı ve anında bir başarıydı – serginin altı ayı boyunca 2 milyondan fazla ziyaretçi "Demir Leydi"yi görmeye geldi. Ve yılın sonunda, inşaatın tüm maliyetlerinin dörtte üçü geri birlikte, Paris ve Fransa'nın yaratıcı aydınları, Eiffel'in cüretkar projesine öfkelendi ve inşaatın en başından itibaren Paris belediye başkanının ofisine öfke ve kulenin inşasını durdurma talepleri yolladı. Yazarlar ve sanatçılar, metal yapının şehrin mimarisini bastıracağından, başkentin yüzyıllar boyunca gelişen benzersiz tarzını ihlal edeceğinden aralarında Alexandre Dumas oğlu Guy de Maupassant ve besteci Charles Gounod'un da bulunduğu 300 yazar ve sanatçının, yapıyı "işe yaramaz ve canavarca", "Paris'e hakim gülünç bir kule" olarak nitelendirerek belediyeyi protesto ettiği biliniyor. dev bir fabrika bacası gibi” diye ekliyor"20 yıl boyunca, şehrin üzerine mürekkep lekesi gibi yayılan nefret edilen demir ve vida sütununun iğrenç gölgesine bakmak zorunda kalacağız."Guy de Maupassant düzenli olarak kulenin ilk katındaki restoranda şimdi Jules Verne restoranı yemek yiyordu. Kuleyi beğenmediyse neden bunu yaptığı sorulduğunda yazar şöyle cevap vermiş"Bütün bu uçsuz bucaksız Paris'te görünür olmadığı tek yer burası."Ancak, kule ilk başta askeri amaçlar için bırakıldı ve 1 Ocak 1910'da Eyfel, kulelerinin kirasını 70 yıl daha uzattı. Daha sonra Eyfel Kulesi sadece turizm için değil, çeşitli radyo ve televizyon programlarının yayınlanması için de yaygın olarak kullanılmaya Kulesi'nin kendisi hakkında ilginç gerçeklerKule yüksekliğiEyfel Kulesi başlangıçta yerden 300,65 metre yükseklikteydi. Ama şimdi yeni televizyon anteni ile birlikte yüksekliği 330 yıldan fazla bir süredir, Eyfel Kulesi dünyanın en yüksek binasıydı, o zamanın dünyasının en yüksek binalarından neredeyse 2 kat daha yüksekti örneğin, Cheops piramidinden 146,6 metre daha yüksek.RenkTarihi boyunca, kule resminin rengini defalarca değiştirdi – sarıdan kırmızı-kahverengiye. Son yıllarda, Eyfel Kulesi her zaman "kahverengi eiffel" denilen renge boyanmıştır – bronzun doğal tonuna yakın, resmi olarak patentli bir Lady, 57 yılda bir yenilenmesi gereken 7 ton boya ile zamanın tahribatına ÖzellikleriMetal yapının tek başına kütlesi 7300 tondur kulenin toplam kütlesi 10100 tondur. Bugün, bu metalden aynı anda üç kule dikilebilir. Temel beton bloklardan yapılmıştır. Kulenin fırtınalar sırasındaki dalgalanmaları 15 cm'yi kat, kemerli bir tonozla birbirine bağlanan 4 sütundan oluşan bir piramittir; Eyfel Kulesi'nin ilk platformu tonoz üzerinde platform üzerinde, ikinci platformun bulunduğu bir tonozla birbirine bağlanan 4 sütundan oluşan ikinci piramit kulesi platform üzerinde yükselen, piramidal olarak yaklaşan ve kademeli olarak iç içe geçen dört sütun, yine kare şeklinde üçüncü bir platformu taşıyan devasa bir piramidal sütun oluşturur; üzerinde kubbeli bir deniz feneri yükselir, bunun üzerinde 300 metre yükseklikte bir platform 1792 basamak ve asansörler kuleye platform üzerine restoran salonları dikildi; ikinci platformda asansör için motor yağı olan tanklar ve cam galeride bir restoran vardı. Üçüncü platform astronomik ve meteorolojik gözlemevlerini ve fizik ofisini Kulesi özellikle rüzgardan etkilenmez. Paris'te meydana gelen en güçlü rüzgar bile yaklaşık 180 km/s kulenin tepesini sadece 12 cm saptırdı Güneş ona çok daha güçlü etki eder kulenin güneşli tarafı ısıdan genişler, böylece tepe sapar yana 18 kule, formunun cüretkar kararına hayran kaldı. Eiffel, proje için ciddi şekilde eleştirildi ve aynı zamanda sanatsal ve sanatsal olmayan bir şey yaratmaya çalışmakla köprü yapımında uzman mühendisleri ile birlikte, rüzgarın kuvvetinin hesaplanmasıyla meşguldü ve dünyanın en yüksek binasını inşa edeceklerse, her şeyden önce, binanın hava koşullarına dayanıklı olduğundan emin olmaları gerektiğini çok iyi biliyorlardı. rüzgar yükleri. 14 Şubat 1887'de Le Temps ile yaptığı röportajda Eiffel şunları söylediNeden böyle garip bir şekil? rüzgar yükleri. Anıtın dört dış kenarının eğriliğinin hem matematiksel hesaplamalar hem de estetik kaygılar tarafından belirlendiğine anda eyfel kulesiKule her gün ziyarete açıktır. Halka açık erişim için, dört bilet satış noktası ve yapının içine giriş vardır kuzey, güney, batı ve doğu. İki gezi kategorisi vardır ikinci kademeye 16 avroya ve en üste 25 avroya. Çocuklara ve engellilere giriş biletlerinde indirim birinci ve ikinci katlarında, sıradan turistlerin 7,5 avroya bir dilim pizza ve bir bardak meyve suyu alabilecekleri büfeler sunulmaktadır. Ayrıca kulenin ilk katında yerden 58 metre yükseklikte 58 Tour Eiffel adlı bir restoran var. Tipik bir iki çeşit öğle yemeği size 18 avroya mal olacak. Yukarıda, 2. katta daha pahalı bir restoran var – Le Jules Verne restoran mütevazı bir öğle yemeği kişi başı 85 Euro'ya mal oluyor. Kulenin tepesindeki üçüncü kat, bir bardak gazlı içeceğin 10 avroya mal olduğu Champagne Bar tarafından işgal Kulesi'ne farklı açılardan genel bakışEyfel Kulesi'nin havadan görünümüKulenin içi tabandan 300 metrelik gözlem güvertesineBelgesel film "Eyfel Kulesi Günlükleri"Makaleyi değerlendirin ve sosyal ağlarda paylaşın DENDERA'DAKİ ELEKTRON TÜPLERİ Mısır'da Dendera'da bulunan geç ptolemik dönemden kalma Hathor tapınağı'nın farklı yerlerinde Eski Mısır uzmanlarının bir türlü geleneksel dinsel-mit terimiyle açıklayamadıkları garip duvar resimleri vardır ama elektrik mühendisleri için bu resimleri hemen tanımlamak çok kolaydır . 17 no'lu geçitteki üst panelde , Mısırlı rahiplerin ellerinde boyu eninden fazla olan tüpler görülmektedir , rahipler ne olduğu anlaşılamayan bir uğraş içindedirler ve her tüpün içinde , tüp uzunluğunda bir yılan bulunmaktadır . İsvaçli mühendis Henry Kjellson , " Forvunen Teknik/Kayıp Teknoloji " adlı kitabında hiyerogliflerin bu yılanları parlayan ve ışık saçan olarak tanımladıklarını yazarken , tanımın bir tür elektrik akınını kasdettiğine inanmaktadır . Yine aynı sahnede , sağda üst köşede bir Mısır Tanrısı olan Atum-Ra oturmaktadır ve ellerinde enerji kaynağına benzer bir kutu tutmaktadır . Kutunun saç örgüsüne benzer bir uzantıya veya kabloya bağlı olmasını elektromanyetik mühendisi Alfred D. Bielek , bir mühendislik çiziminin kopya edilmesi olarak yorumlanmakta ve bugünün elektrik kablolarının yönlendirilmesi bu şekilde gösterildiğini söylemektedir . Kablo kutudan çıkıp , resmin tabanına kadar uzanmakta ve uçları tüp cismin dibinde kaybolmaktadır . Resimlerdeki cisimlerin herbiri bir sütun üzerinde durmaktadır ve Biielek'e göre bu sütunlar birer yüksek voltaj kaynağıdır . Tüp cisimler TV resim tüplerine de benziyorlar , elektronik teknisyeni N. Zecharius , cisimleri Crookes veya elektron tüplerine benzetmiştir ama bunlar modern TV tüplerinin çok ötesindedirler . Ne yazıkki , daha üst geçit'te bulunan resimler harap olmuştur ama içerde Kutsal Bölmede bulunan bir papirüs çok iyi durumda bulunmuştur ama buna bakıldığında garip tüplerin gizemi daha da artmaktadır . Yazmada sadece çalışır durumda olan tüpler değil , amaçlarıda görülmektedir . Birçok örnekte , kadınların ve adamların tüplerin yanına oturmuş oldukları ve uzatmış oldukları ellerini veya avuçlarını doldurdukları resmedilmiştir yani bir şey almamaktadırlar . Nedir o bir şey ve o insanlar ne tür bir enerjiden yararlanmaktadırlar? Dendera resimleri eşsizdir ve kesin olarak geçerli bilimsel mantıkla açıklanamaktadır . Ve eğer bu bir teknoloji ise , bizim teknolojimizin çok ötesindedir. FENOMEN - 1bir insan 2kabarcık biçimli bir cisim tutuyor. Bunun içinde 3 bir yılan göze çarpmakta. Kabarcık biçimli cisimle yılanın alt ucu 4 bir yuvayla son buluyor. Bunun içinden çıkan 5bir kablo, üstünde havaların tanrısının 6 üstünde durduğu küçük bir sandığa 9 jenarator ? kadar gidiyor. Lamba ise izalator e benzeyen bir cismin üzerinde7 duruyor Elinde bıçaklar tutan maymun 8bilmeyen bir kimsenin karşılaşabileceği bir tehlikeyi yüksek voltaj temsil ediyor yada belirtiyor. Kuran da bu konuya ilişkin Nur Suresi 35. Ayette olay şu şekilde anlatılmaktadır“Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, bir lamba yuvası gibidir ki onda bir kandil vardır. Kandil de cam fanus içindedir. Cam fanus ise inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki ne doğuya ne batıya ait olmayan mübarek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kabiliyettedir .Burada “cam bir fanus İçinde kandil…” ve “Ateş dokunmasa da ışık verecek…” kelimelerine dikkat edecek olursak yani öyle bir şey olacak ki, ateşsiz yanacak ve bir yıldız gibi ışık verecek.

dünya dört sütun üzerinde durmaktadır